İbni Abidin hazretleri vitir ve nafileler bahsinin sonunda diyor ki: Nâfilelerde son oturuş farzdır. Dört rek’atlik nâfilelerde de ilk oturuş son oturuş hükmündedir. Binaenaleyh ilk oturuşun terk edilmesi ile namaz bozulur. Nitekim İmam Muhammed'in kavli bu olduğu gibi kıyas da budur. Lâkin Şeyhayn'a, yani İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre oturmadan üçüncü rek’ata kalkınca bu namaz farza benzeyen bütün bir namaz olmuş; farz oturuş, son oturuş olmuştur ki, istihsan da budur.
İbni Âbidin hazretleri bu bâbın başında da ilk oturuş hususunda İmam Muhammed'in kavlinin sahih kabul edildiğini söylüyor. Yani terki namazı bozar.
Fetâvâ-yı Hindiyye’nin nâfileler bahsinde de diyor ki: Bir kimse dört rek’atlik nâfile bir namazda, ilk oturuşta oturmayıp kalkarsa, İmam Muhammed’e göre geri dönüp oturur. İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre dönüp oturmaz, sehiv secdesi yapar. Tatarhâniye'de Attâbiye'den naklen «Sahih olan dönmemesidir» denilmiştir.
Bu hüküm, dört rek'at kılmaya niyet edildiği zamandır. Eğer dört rek'ate değil de iki rek’at kılmaya niyet edilmiş ve üçüncü rek'ate oturulmadan kalkılmış ise, üç imama göre de geri dönüp oturulur. Şayet, dönülmezse, namaz fâsid olur.
Büyük bir mescide müezzin tekbirleri yüksek sesle alıyorsa, o sırada içeri giren birisi imamın rükü’ya eğildiğini görüp müezzine tekbir almasını söylese, müezzin de bu adamın sözüyle tekbir alırsa namazı bozulur. Bozulmaz diyenler de vardır. Mutemed kavil bozulmamasıdır. (İbni Âbidîn, Namazı Bozan Şeyler). Kınye’deki malumata nazaran, yalnız kılan birisine ileriye gitmesi söylenir de o da emre uyarak ilerlerse namazı bozulur. Saftaki boşluğa bir adam girer de namaz kılan kimse ilerleyecek ona yeri genişletirse namazı bozulur. Bu hükmün gerekçesi Allah’ın emrinden başkasına uymuş olmasıdır. Tahtâvî ise dinin emrine uyarak yaptı ise bozulmaz; içeri girenin emri ile yaptı ve onun hatırını kollayarak dinin emrini hatırlamadı ise bozulur diyerek iki hâli ayırmıştır. (İbni Âbidîn, İmamet Bahsi).
Hindiyye’de diyor ki: Mekruh olan vakitlerin hâricinde, namazda kahkaha ile gülen kimse, hemen namazı bırakır ve yeniden abdest alır ve kılmakta olduğu namazı da yeniden kılar. Zahirü'r-Rivâye’de: «Şayet o namazı o halde tamamlamış olsa, başlamış olmasından dolayı borçtan kurtulmuş olur.» denilmiştir. Fethü'l-Kadîr'de de böyledir. Fakat bu kimse isâet etmiş (mekruh işlemiş) olur. Ancak abdesti ve namazı yenilemek lâzım gelmez. Şerhu Tahâvî’de de böyledir. Nimet-i İslâm’da diyor ki, mekruh vakitte kılınan namaz bâtıl olduğundan, bu namazdaki kahkaha abdesti bozmaz. Bu bakımdan Hindiyye’de kasdedilen mekruh vakit, namazı bâtıl eden vakit olsa gerektir. Zira aksini hiç bir fıkıh kitabı yazmıyor. Hüküm umumidir. İkindi namazını akşama 20 dakikka kala kılarken kahkaha ile gülse, abdest ve namaz bozulur.
Namazda dahk (sesle gülmek) namazı, kahkaha ile gülmek hem namazı, hem de abdesti bozar. Kahkaha ile gülen çocuk veya uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz. Yalnız namazları bozulur. Bununla fetva verilir. Kahkaha ile gülmekten abdestin bozulması ceza olduğu için çocuk ile uyuyana verilmemiştir. Çünkü cezaya ehil değillerdir. Ama kahkahanın konuşma olduğunu ulema sarahaten beyan etmişlerdir. Binaenaleyh namazları fâsid olur. (İbni Abidin)